Sektörden bir arkadaşım uyarmasa bilgim bile olmayacaktı: otodergi’nin yayıncısı (ortağı olduğum e-otodergi ile karıştırmayınız, bu bizim ismen taklidimiz), yaklaşık bir buçuk aydır gerek twitter, gerekse dergisinin editör yazıları aracılığıyla hakkımda çirkin ifadeler sarf ediyor ve iftiralarda bulunuyormuş. Üstelik, dergisinin Ağustos sayısının editör yazısında “Sektördeki herkesle bu olayı sözlü olarak paylaşıyorum” diyerek arkamdan konuştuğunu kendisi itiraf ediyor. Gerçi “Biri arkandan konuşuyorsa, sen onun ilerisindesin demektir” derler ve bu kişileri muhatap almamak gerekir ama buradan kendisine ilk ve son kez cevap vermek istiyorum. Gerçi onun istediği de bu tür bir polemik yaratıp reklamını yapmak zaten ama, eğer okumuş olduğum bu yazılara cevap vermezsem, içeriğini kabulleniyorum diye düşünülebilir. O yüzden bu yazıyı yazmaya mecburum. Öncelikle benim için neler demiş onları bir yayınlayayım: Bunlar benim bulduğum yazılar, daha fazlası da vardır kesin. Ama onları bulmak için, tatil günümde daha fazla mesai harcamayacağım. Bence bunlar yeterli zaten. Sözlü olan iftiralarını da zaten burada yayınlamak imkânsız. Kimbilir neler konuşuyordur.
Otohaber’den neden ve nasıl ayrıldım? (Sene 2006’ya dönüyoruz!)
Kısaca bana “Yavuz hırsız” demesinin ve “zimmetine para geçirdiği için” işten atıldı diye yalan beyanda bulunmasının nedeni şu: Haziran 2000 – Nisan 2006 arasında muhabirlikten yayın yönetmenliğine kadar otohaber dergisinin her kademesinde çalıştım. İftiracı emekli olup otohaber’den ayrıldığında ve ben yayın yönetmeni olduğumda, nasıl ki o dönem bana, düşük maaşıma ek olarak her ay zarf içinde açıktan para ödeniyorsa, ben de insanlara bu şekilde ödeme yapmaya devam ettim. Bunun nasıl yapıldığını yöneticime sorduğumda bana şöyle demişti: “Telif listendeki birkaç kişiye fazla telif yaz, onlardan bu paraların bir miktarını geri al ve düşük maaş alan personeline ek ödemeyi oradan yap”. Ben de harfiyen uyguladım.
Ben ona “hırsız” deyince çıldırdı
İftiracı, emekli olduktan yaklaşık bir buçuk-iki yıl sonra, 2006’da otohaber’e direktör unvanıyla, benden üstteki bir konuma geri geldiğinde beni bir çay içmek için otohaber’e yemekhane hizmeti veren Sardunya Cafe’ye (o dönem Sefaköy’deyiz) davet etti ve ben de gittim. Bana “Benimle eski günlerdeki gibi uyumlu çalışırsın değil mi?” diye sordu. Ben de onun otohaber’den emekli olduktan sonra yaptığı hırsızlıktan dolayı bunun çok zor olduğunu söyledim. Ne mi yapmıştı? Otohaber’in son bir yıllık tüm test yazı ve fotoğraflarını işten ayrılırken yanında götürüp bu malzemeleri kullanarak 2-3 hafta sonra kendine ait bir şirket adına ve içine reklamlar alarak (!) “Test Yıllığı” yayınlamıştı! Bu konu hakkında tüm bilgileri (hangi yazı ve hangi fotoğrafın otohaber’in hangi sayısına ait olduğunu – zaten fotoğraflarda biz varız-), tek tek post-it’lerle sayfalara yapıştırıp, o dönemki genel müdüre verdim. O günkü otohaber ekibi (bazıları bugün de otohaber’de çalışıyor) tüm bunlara şahittir. İftiracı bu konuda ne cevap verebilir çok ama çok merak ediyorum. O test yıllığından kazandığı her bir kuruş helal midir, haram mıdır? Bunu yapmış bir kişinin bana “yavuz hırsız” demesine kim inanır?
Hırsızlığını dile getirmem komplonun başlangıcı oldu
İşte o iftiracı, kendisiyle çalışmak istemediğimi öğrenince bir plan hazırladı ve uygulamaya koydu. Bir sabah yazı işleri müdürümle birlikte genel müdürün odasına çağrıldık. Odaya girdiğimizde bazı diğer müdürlerin de oraya toplanmış olduğunu görünce şaşırdım, belli ki konuşulacaklara tanık yaratılıyordu. Önce yazı işleri müdürümün istifasını istediler. Nedeni “dışarıya iş yapmasıydı” (çeviri). Yazı işleri müdürüm “Tamam” dedi. Sonra bana teliflerden geriye para aldığım söylendi. Kabul ettim (!) ve onları maaşı düşük olan diğer iki kişiye verdiğimi ve böyle yapmamı bana onların söylediğini söyledim. “Bizim böyle bir şeyden haberimiz yoktu” dediler (Bu arada bunu diyen kişi, her ay bana açıktan para veriyor). Sonra da elime bir kağıt verip (Hesabıma para geçirdiğim tespit edilmiş, savunma ya da istifa istiyorlar), odadan çıkardılar. Ben de avukatıma gittim. Avukatım olayı dinledikten sonra, savunma vereceğimizi, işten uzaklaştırırlarsa işe iade davası açacağımızı ama bu süre boyunca (Yaklaşık iki yıl boyunca) benim her sabah işe gidip kartımı okutarak ya da kartım okumuyorsa (iptal ederlerse) noter huzurunda binaya girip mesai bitimine kadar –iş yapmasam bile- orada kalmam gerekeceğini söyledi. Bunları yaparsam, yaklaşık iki yıl sonra yayın yönetmenliğine geri döneceğim ve itibarımın iadesi kesindi. Ama ben en verimli çağımda bu tür bir işe girişmek istemedim, “Lanet olsun!” dedim ve istifa ettim (Yani iftiracının ifade ettiği gibi “atılmadım!”). Sonra o güne kadar birikmiş tatil günlerimin tazminatımı alıp işten ayrıldım. Yaklaşık 3-4 ay sonra da kariyerime başka bir dergide yine aynı konumda devam ettim. İşin ilginci, daha sonra yazı işleri müdürümün istifasını kabul etmediler ve o işte kaldı. Yani bana kurulan komplo tıkır tıkır işlemiş ve ben kıdem tazminatı almadan saf dışı bırakılmıştım. O gün iftiracıya yakışacak olan şey, beni çağırıp “Seninle çalışmak istemiyorum ve seni işten atıyorum” demek olurdu. Sonuçta direktördü, tazminatımı verir gönderirdi beni, ama o bu tür bir planı yürürlüğe koymayı tercih etti. Tıpkı, askere gitmeden önce istifa etmemi sağlayıp beni hakkım olan tazminattan mahrum bıraktığı gibi! Ve sektördeki herkes bilir: O önceden ayarlanmış toplantıdan bu yana iftiracıyla bir kelime dahi konuşmadım. Mecburen sık sık aynı ortamlarda olsak, hatta çoğu kez yan yana oturmak zorunda kalsak bile.
e-otodergi & otodergi isim benzerliği
Gelelim isim benzerliği yaratarak e-otodergi’nin 2008’den bu yana elde ettiği marka bilinirliğinden yararlanmak üzere otodergi adıyla kurulan dergiye… Otodergi adlı dergi yayınlanınca sektöre bir mail gönderip, bu derginin bize ait olmadığını, ismen taklidimiz olduğunu, isim benzerliğinden yararlanmayı hedeflediğini ve yasal yollarımızın saklı olduğunu açıkça belirttik. İftiracı daha önce de “otohaber tv” diye bir yayına başlayacağını duyurmuştu. Yani isim benzerliklerinden yararlanarak kazanç elde etmek, onun daha önce de amaçladığı işlerden biriydi. Ama muhtemelen (ayrıntısını bilmiyorum) otohaber’in hukuk servisi buna engel oldu ve o yayın hiç çıkmadı. Sektörü mail yoluyla bilgilendirdikten sonra avukatımız ve noter kanalıyla kendisine bir ihtarname gönderdik, dergisinin ismini değiştirmesi gerektiğini, aksi halde markaların korunması hakkındaki kanun uyarınca sorumlu olacağını ve kendisine dava açacağımızı beyan ettik, ama iyi niyetimizin bir göstergesi olarak bekleyip-görmeyi tercih ettik ve dava açmadık. O da otodergi adının önüne “OG” diye bir ifade yazdı ve yayına devam ediyor ama bu yayınla ilgili tüm iletişiminde otodergi adını kullanıyor. Öte yandan; bu marka 4-5 yıldır bende diyor ya, kendisinden rica ediyoruz: “otodergi” markasının marka tescil belgesini yayınlayabilir mi?
e-otodergi’ye gelecek en az üç ilan, isim benzerliğinden otodergi’ye gitti
İftiracı, e-otodergi’nin adından bir harf atarak yayınlamaya başladığı dergide amacına yavaş yavaş ulaşıyor: Bazı medya satın alma ajansları “e-otodergi” ile “otodergi”yi birbirine karıştırmaya başladılar (Çok şükür ki aralarında bunu yapmayanlar da var). Hepsi yazılı olarak kayıtlı olmakla birlikte, üç farklı marka (bunlar bizim duyduklarımız, belki de sayıları daha fazladır), e-otodergi’ye ilan veriyorum diye ilanı otodergi’ye gönderdi. Hem de bir tanesinde cc’ye bizi koyarak! Şimdi bu, e-otodergi’nin adından yararlanarak haksız kazanç sağlamak olmuyor mu?
Yazımı burada bitiriyorum ama “Yavuz hırsız” tanımlaması ve diğer tüm asılsız iftiralardan doğan yasal haklarım saklıdır.
Bu yazımda, hırsızlık iftirasına ve e-otodergi & otodergi konusuna yeteri kadar değindiğimi ve açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Önüne arkasına bir şey konmamış haliyle, kendisine ait olduğunu iddia ettiği “otodergi” marka tescil belgesini yayınlamasını rica ettiğimizi bir kez daha hatırlatayım.
Ancak iftiracının bu tür iftiralara, karalamalara, dedikodulara devam edeceği aşikâr. Bugüne kadar bu tür çirkin davranışları sadece bana karşı yapmadı çünkü. “Bugün bana, yarın size” tarzında ilerler bu iş.
Sizleri bu tür bir “mecburi” yazıyla meşgul ettiğim için de özür dilerim.
Saygılarımla.